Urfa'daki mahkemenin Twitter'a ilişkin kararının gerekçesi yayımlandı

Araştırmacı Sabri Dişli ve Gazeteci Mustafa Arısüt tarafından açılan davada Twitter'ın yargılandığı ve tazminata mahkum olduğu kararın gerekçesi açıklandı. Kararın üç özelliği olduğunu belirten davacı avukatlarından Cüneyd Altıparmak, bu kararla birlikte Twitter’ın Türkiye’de adli muhatabı olduğu kabul edildiğini vurguladı.

Avukat Cüneyd Altıparmak ve Ömer Avcı’nın hukuk bürosu, Şanlıurfa Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, Twitter’in bilgi paylaşımı yapmaması sebebiyle müvekkilleri araştırmacı Sabri Dişli ve Gazeteci Mustafa Arısüt’e nefret ve ayrımcı sözler içerecek biçimde hakaret eden hesabın sahibine ulaşamadıkları için Twitter'a dava açmıştı.

Urfalı avukatlar Cüneyd Altıparmak ve Ömer Avcı'nın öncülüğünü yaptığı Ankara’daki Dijital Mağduriyet Merkezi tarafından takip edilen  davada, mahkeme nefret ve ayrımcı sözler içeren hesabın sahibine ulaşamadıkları gerekçesiyle bilgi paylaşımı yapmayan Twitter’ın tazminat ödemesine hükmetmişti.

Davacı avukatlarından Cüneyd Altıparmak, bugün yaptığı paylaşımla, mahkemenin verdiği kararın gerekçesinin yayımlandığını duyurdu.


ALTIPARMAK: KARARIN ÜÇ ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ VAR

Gerekçeyi sosyal medya hesabında paylaşan Altıparmak, “Kararın üç önemli özelliği var: (1) Twitter’ın Türkiye’de adli muhatabı olduğu kabul edildi. (2) Sosyal medya şirketleri kullanıcıları korumak zorunda. (3) Ayrımcı, nefret ve hakaret içeren ifadelerin ne olduğuna şirketler değil egemenlik hakkı çerçevesinde Türk Mahkemeleri verir” dedi.


PAYLAŞIMIN KALDIRILMAMASI DAVACILARIN MANEVİ VARLIKLARI ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ MEYDANA GETİRMİŞTİR

İlgili kararın gerekçesinde, “Davacıların adli şikayetinin yanı sıra Twitter’ın kendisine sistem üzerinde ilgili uzantı, buton, bağlantıları kullanarak durumu şikayet ettikleri ancak hesap ve paylaşımın uzun süre kaldırılmadığı anlaşılmakla, bu durumun davacıların manevi varlıkları üzerinde olumsuz etki meydana getirdiği ve gerek özel gerekse de ticari itibarlarını zedelediği açıktır” denildi.


DAVACILAR İLE DAVALI ŞİRKET ARASINDAKİ İLİŞKİNİN NİTELİĞİNE DİKKAT ÇEKİLDİ

Davacılar ile davalı şirket arasındaki ilişkinin niteliğine de değinildiği karar gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:

“Mağdur olan davacıların haklarını arayabilmeleri için davalı şirketin hukuki yardım ve bilgi paylaşımında bulunmadığı, ayrıca sorunun ortadan kaldırılması için herhangi bir çaba sarf etmediği kanaatine varılmıştır. Davalının sorumluluğu değerlendirilirken taraflar arasındaki ilişkiyi de açıklamak gerekmektedir. Davacılar ile davalı şirket arasındaki ilişki, esas itibariyle bir sözleşme ilişkisidir. Bu ilişki kapsamında tarafların birbirlerine karşı edim ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu edim ve yükümlülükler davalı Twitter tarafından belirlenen “Hizmet Şartları” (Terms of Service) (TOS) ve “Kurallar ve Politikalar” (Twitter Rules and Policy) (RAP) kapsamında belirlenmiş olup davalı şirketin bu şartlar kapsamında üyelerine karşı sözleşme sorumluluğu bulunmaktadır. Twitter şirketi bu şartlar, politika ve kuralları kapsamında tüm kullanıcılarının haklarını ve hukukunu gözeteceğini ve özellikle nefret ve ayrımcılık içeren paylaşımlara ilişkin olarak gereğini yapacağını, bu gibi durumların Twitter’ı kullanma kurallarına aykırı olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda davalı şirketin kullanıcılarına açık bir taahhüdü bulunmaktadır.”


YARGININ KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI, ŞİDDET, AYRIMCILIK VE TACİZ GİBİ EYLEMLERİ ENGELLEME GÖREVİ HATIRLATILDI

İçeriği itibarıyla bir ilk ve emsal niteliği taşıyan kararın gerekçesinde ayrıca, haksız fiilin, kişilik haklarına saldırının, şiddet, ayrımcılık ve tacizin Türk Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu gibi kanunlarda yer alan maddeler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklandığı hatılatılarak, "bu tür eylemleri engellemen görevinin yerine getirilmesinin devletlerin egemenlik alameti sayılacağı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de bu görevini organları vasıtasıyla yerine getireceği, bu doğrultuda Türk yargısının eldeki davaya bakmaya yetkili olduğu, davalı şirketin de sözleşme hükümleri kapsamında davacılara karşı taahhütleri doğrultusunda saldırıları bertaraf etme ve etkilerini ortadan kaldırma veya azaltma bağlamında hızlı ve etkin davranma yükümlülüğü bulunduğu, ancak bu yükümlülüğünü yerine getirmediği ve bu suretle davacıların zararının artmasına sebebiyet verdiği, davalıların manevi olarak zarara uğradığı, ruhsal yönden olumsuz etkilendikleri, ayrıca hayatın olağan akışı gereği dava konusu paylaşımlar nedeniyle özel ve iş yaşamlarında itibarlarının zedelendiğinin kabulü gerektiği, davalı şirketin savunma yapmadığı, haklı bir neden ortaya koyamadığı, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine ve kendi taahhütlerine aykırı hareket ederek davacıların manevi zararına sebebiyet verdiği kanaatiyle davanın her iki davalı yönünden de kabulüne karar verilmiş" ifadeleri kullanıldı.

BİHA